Abdi İpekçi’yi kim öldürttü. O öldürüldükten sonra çalıştığı gazete satıldı

Efsane gazeteci Abdi İpekçi, kendisiyle özdeşleşen Milliyet Gazetesi’nin genel yayın yönetmenliğini sürdürürken 1 Şubat 1979’da öldürüldü. İpekçi cinayeti dosyası ölümünün üzerinden geçen 44 yıl sonra bile soru işaretleri barındırmaya devam ediyor…

Abdi İpekçi’yi kim öldürttü. O öldürüldükten sonra çalıştığı gazete satıldı


Gazeteci Abdi İpekçi, Milliyet Gazetesi’nin genel yayın yönetmenliğini sürdürürken, 1 Şubat 1979’da öldürüldü.  

İpekçi'nin katledilişinin 44'üncü yılında hala cinayet tam anlamıyla aydınlatılamadı.

O dönem tehditler aldığı belirtilen Abdi İpekçi, öldürüldüğünde henüz 50 yaşındaydı.



İPEKÇİ NASIL ÖLDÜRÜLDÜ?


Gazeteci Gökçer Tahincioğlu T24'deki yazısında İpekçi suikastına dair şu bilgileri paylaştı:

“Abdi İpekçi  31 Ocak 1979 günü Bülent Ecevit’le görüşmek için Ankara’ya gitti. Aynı gün İstanbul’a döndü, Süleyman Demirel’le telefonla görüştü. Sonra Cağaloğlu’na geldi. Ömrünü verdiği, ismi kendisiyle bütünleşen gazetesi Milliyet’e geldi. Sami Kohen’in İran dosyasını inceledi, gazeteye basılması talimatı verdi. Sonra uzun süredir çalıştığı kaçakçılık dosyasını inceledi.

Eşine, telefonla akşam için hazırlanmasını söyledi, 19.30’da gazeteden çıktı. Çok sevdiği mavi arabasını İstanbul yağmurunun altında kullandı, Nişantaşı’ndaki evine geldi. Sonradan adının verileceği Emlak Caddesi’ne geldiğinde trafik sıkıştı, 70 metre uzaklıktaydı evi… Motor gürültüleri, akşam evine dönen insan kalabalığının sesleri arasından çınlayan otomatik bir silah sesi dünyayı durdurdu. Mavi arabanın camında küçük bir delik açılmıştı. O delikten bir silah uzandı. Ardı ardına tetiğe basıldı. Önce kollarından vuruldu İpekçi, şaşkınca katilinin yüzüne baktı. Üç el daha patladı silah. Üçüncü kurşun, cebindeki kalemi parçaladı. Kalemi kalbinin tam üzerindeydi. Kalbi de yaralandı. Ardından iki daha ateş edildi, saldırgan koşarak ileride bekleyen arabaya binip kaçtı. İpekçi’nin başı direksiyonun üzerine düştü. Araba cadde girişine kadar kaydı, aydınlatma direğine çarpıp durdu. Hemen hastaneye kaldırıldı ama kurtarılamadı."



SUİKAST SONRASI MİLLİYET AYDIN DOĞAN'A SATILDI


1 Şubat 1979’daki İpekçi Suikastı’nın en önemli sonuçlarından birisi de Milliyet’in el değiştirmesine yol açmasıydı.

Abdi İpekçi, Milliyet’in satılmasına karşı idi. Abdi İpekçi’nin öldürülmesinden birkaç ay sonra, Ercüment Karacan Milliyet’i elinden çıkardı.

Ercüment Bey’in oğlu Ömer Karacan yıllarca sonra (2007)  şöyle konuştu:

“Babam, Milliyet’i satmaya mecburdu. Abdi Amca öldürülmüştü. Hayattaki en yakın arkadaşıydı. Çok kırıldı. Devamlı öldürüleceğiz, kaçırılacağız endişesiyle yaşıyordu. Milliyet’i satmasındaki en büyük neden bizi öldürmelerinden korkmasıdır!”

"ONU BANA İNAN KIRAÇ TANITTI"


Haşim Akman’ın Güngör Uras ile söyleşisinden oluşan “Saf ve Bakir Anadolu Çocuğu” adlı kitapta, 1979 yılındaki satışla ilgili olarak şu satırları açıklıyor:

“Bir gün Ercüment Karacan Fransa’dan İstanbul’a döndü. ‘Güngör, ben gazeteyi Aydın Doğan isminde bir işadamına sattım. Onu bana İnan Kıraç tanıttı. Sen de tanı. Bugün Kalyon Oteli’nde seninle tanışmaya geliyor’ dedi. Otele gittim. Aydın Doğan’la tanıştım…”



TETİKÇİ AĞCA KİMDİR, NASIL YAKALANDI?

Türkiye'yi sarsan cinayetten sonra bölgedeki onlarca kişi tek bir eşgal verdi. Bu eşgal bilgisi, Mehmet Ali Ağca’nın tetikçi olduğunu açığa çıkardı.

Ağca, cinayeti işlediğinde henüz 21 yaşında, Malatyalı yoksul bir ailenin çocuğuydu. Ağca’nın izine İpekçi’nin ev adresinin yazdığı sayfanın yırtılmış olduğu bir telefon rehberinden ulaşıldı. 5 ay sonra İstanbul’da Küllük Kıraathanesi’nde kâğıt oynarken yakalandı.

Dönemin Sıkıyönetim Askeri Savcısı Ahmet Koç'un 2010’da yaptığı açıklamaya göre, polis yakalandıktan sonra katilin evini aramak için iki hafta bekledi, üzerinden çıkan adres ve telefonları tam 1,5 ay boyunca araştırmadı.



Ağca, yakalandığında çok rahattı. İlk ifadesinde, "İsyan ettiğim için öldürdüm. Açıklayacağım tek şey sağ veya sol eylemci olmadığımdır; bağımsız, tek başına terörist olduğumdur" dedi. 6 ay sonra bundan sonra hep yapacağı gibi ifadelerini değiştirdi, suçlamaları reddetti.

AĞCA, CEZAEVİNDEN NASIL KAÇTI?


Ağca, yakalandıktan tam 128 gün sonra, 25 Kasım 1979’da Maltepe Askeri Cezaevi’nden, bir askerin üniformasıyla firar etti. Üniformanın sahibi Bünyamin Yılmaz, yıllar sonra, “Ağca'nın kaçırılması için bana emir verildi. Söz verdim, tükürdüğümü yalamadım. Tek başıma kaçırdım” dedi. Yılmaz, daha sonra yakalandı ve 8 yıl cezaevinde yattı.…

PAPA SUİKASTİ GİRİŞİMİ NASIL GERÇEKLEŞTİ?

Ağca, Türkiye’den kaçırıldıktan sonra İtalya’da Papa II. Jean Paul’e suikast girişiminde bulundu.

Papa, 13 Mayıs 1981’deki olay sırasında Vatikan'ın Aziz Petrus Meydanı'nda 10 bini aşkın izleyicisini üstü açık arabası ile selamlamaktaydı.

Ağca, Browning marka 9 mm. yarı otomatik tabanca ile 3 mermi ateşledi.

Papa, elinden ve karnından vuruldu. Ağca olay yerinde yakalandı. Papa ise 5.5 saat süren bir ameliyatla kurtarıldı.





AĞCA NE KADAR HAPİS YATTI?


Ağca, Papa suikastı sonrasında yargı sürecinde sürekli olarak değişik ifadeler verdi ve akıl sağlığından yoksun bir görüntü çizmeye çalıştı.

Soruşturma ve yargılama aşamasında 128 farklı ifade veren Ağca, kendisini Mesih ilan etti. Mahkeme heyeti 22 Mart 1986'da Ağca'yı ömür boyu hapse mahkûm etti. Ağca, suikast girişimi nedeniyle İtalya'da 19 yıl 1 ay cezaevinde tutuldu ve 14 Haziran 2000'de Türkiye'ye iade edildi.

ÖLÜMÜYLE BİR DÖNEM KAPANDI

Basın tarihine kara bir leke olarak geçen suikastle ilgili gazeteci Ali Bilge’den de dikkat çeken bir paylaşım geldi.

Bilge beraber çalıştığı efsane gazeteci Abdi İpekçi hakkında şunları söyledi:

 “Basın tarihimizde 1 Şubat 1979 tarihi hazindir!. 44 yıl önce yaşanmaması istenen yaşanmıştı. O zamanki deyimle basın, son 25 yıldır medya olan iletişim alanımızın en acı günüdür. 1 Şubat'ta, aslında Babiâli'de bir dönem kapanmıştı. Bambaşka bir döneme geçiş yapılmıştı. Ülkemizdeki özerk yapılı, özgür ve bağımsız habercilik ile fikir yaşamının da kara günüdür o nedenle. Kahpece katledimişti Abdi bey.



ULUSLARARASI DÜZEYDE EFSANE BİR İSİM OLARAK KABUL GÖRMÜŞTÜ

Kalleş bir suikaste kurban edildiğinde mesleğin ustaları arasında en başta gelen, zirvedeki yerini alan bir gazeteciydi. Abdi bey, basın dünyasında çok nadir rastlanan bir üne sahipti . Sağlığında, yalnız kendi yurdunda değil, uluslar arası düzeyde efsane bir isim olarak kabul görmüştü. Güven duyulan, saygı uyandıran, çok ciddi, disiplin sahibi, eğitici bir ustaydı. Birçok ögrenci yetiştirdi.

Yetişen o öğrenciler izini sürdürmek için çaba sarf ettiler. Talebeleri, O'nu model alarak dürüst ve ciddi gazeteciler oldular ve hep öyle kaldılar. Onun dışındakileri, tam aksi yolu tercih edenlerini ise kamuoyu yakından tanıyor ve biliyor zaten.

Başarıyla yönettiği Milliyet Gazetesi'nde, büyük gururla 3 yıl boyunca çalışmıştım. Katledilişinden 6 ay sonrası ise buruk ayrılmıştım gazetemizden. Milliyet, onun devrinde sadece kurum değil, mesleğin pratiğinin en iyi şekilde öğretildiği bir okuldu. Ve şimdi düşündüğümde, onun oluşturduğu muhteşem sistemde, çalıştığım 3,5 yıllık süreçte dahi bir insanın kazanabileceği 20 yıllık deneyime ve bilgi birikimine, temel mesleki alt yapıya sahip olmuştuk. 44 yıldır büyük özlemle anıyoruz kendisini. Aziz hatırası önünde saygıyla. Ruhu şad olsun. Mekanı cennet olsun…

İşte o paylaşımlar: