Ajanslarla Neden Çalışmalıyız?

Nasıl ki kendimizi kötü hissettiğimizde, psikolojimiz bozulduğunda bir psikiyatriste, nasıl ki ayağımız kırıldığında bir ortopediste gidiyoruz firmanın da ürününü tanıtması veya satışını arttırması, bilinen bir firma olabilmesi, pazardaki payanın artması için muhakkak profesyonel bir ajansa gitmesi gerekiyor. Peki bu yolculuk nasıl başlıyor?

Ajanslarla Neden Çalışmalıyız?


Öncelikle firmanın kurumsal bir yapı oluşturması gerekiyor. Bunu tabii ki tek başına yapamayacağı için bir ajansla çalışması gerekiyor. Örneğin; bir firmanın kataloğunu, broşürü, antetlisi, logosu, kimliği, sosyal mecralarının yönetimi çok önemli. Bunlarla beraber, bannerların sürekli değiştiği, güncel haberlerinin yer aldığı yaşayan bir web siteye ihtiyacı da yadsınamaz. Sosyal mecralarında haftada iki üçten az olmamak şartıyla paylaşım yapılması, özel günleri muhakkak ki hatırlanması ajanslık olayının minimum kısmını teşkil etmekte.



Ajanslık, şunu içerir;
Elbette her firmanın tanıtmak istediği bir ürünü var. Bu tanıtımı vereceği reklamlarla, katılacağı fuarlarla yapabilir. Tabi bu reklamların, fuarların öngörüsü profesyonel bir ajans ekibi tarafında sağlanmalıdır.

Yani bir firma ben x  fuarına katılacağım, veya x mecrasına reklam vereceğim diyemez.
Firma sahipleri sadece var olduğu sektörde bir boşluğu keşfetmiş ve o sektörde çalışmaya seçmiştir. Gece gündüz çalışıp o yolda çok emek harcamıştır. Fakat profesyonel bir desteğe Coca Cola’nın, Apple’ın bile ihtiyacı varken bizim insanımız profesyonel bir ajansa para vermek yerine bu işleri kendi başlarına yapmayı tercih ediyor.

Küçük kobi diye tabir ettiğimiz firmalar ikili ilişkiler ile ürünlerini satarak pazarda  yer edinmeye çalışıyor. Bu doğru mu? Kesinlikle değil. Yani sizi hiç bilmeyen ama o ürüne ihtiyacı olan milyonlarca insan, yüz binlerce firma olabilir. Bunlara siz tek başınıza nasıl nüfuz edebilirsiniz? Bu tamamen teknik ve profesyonellik gerektiren bir yapı.

Firmalar danışmanlık veren firmaları ya da ajansları es geçip kendi bünyelerinde grafiker, görsel yayın yönetmeni barındırmak istiyorlar. İnsan kaynakları, halkla ilişkiler gibi departmanlara yöneticiler tayin edip ya da gazetelerle, dergilerle, radyolarda televizyonlarla arası iyi olan, hızlı kontak kurup, hızlı aksiyon alacağı kişilere o görevlerin başına getirip bu işin üstesinden gelmelerini bekliyorlar. Bu arkadaşlarımızın yaptığı görev sadece güzel bir lisanla basın bülteni hazırlayıp onları servis etmek.  Bu bültenleri haber olarak gören, dikkate alan basın yayın  kuruşları bültenlere yer veriyor, haber olarak görmeyen basın yayın kuruluşları da maili okumayarak, bazen de bu mailleri dönüş dahi yapmayarak bültenleri görmezden geliyorlar. Böyle olunca da başarı sümenaltı edilmiş oluyor.

Başarı maalesef öyle kolay gelebilen, kendiliğinden oluşabilen bir şey değil.

Başarılı olmak isteyen firmaların hemen hemen hepsi öncelikle profesyonel insanlarla çalışmaya başlıyor ve onlara ödediği meblağları gözlerinde büyütmüyorlar.  Çünkü bunun karşılığıda büyük bir katkı alıyolar. Bundan dolayı profesyonel bir ajansla çalışmak çok elzem. Bunu görebilen firmalar sektörlerinde pastadan büyük pay alıyorlar. Diğerleri ise sadece çabalıyorlar, amiyane tabirle debeleniyorlar. Yazımın başında da söylemeye çalıştığım gibi nasıl hukuksal bir sıkıntımız olduğu zaman avukatlarımıza büyük meblağlar ödüyoruz, nasıl sağlıkla ilgili bir sıkıntımız olduğunda hastaneye gidip profesyonel bir destek alıyoruz nasıl ki mimari bi konuda yardıma ihtiy
acımız olduğunu zaman mimarlara, mühendislere danışıyoruz, ajanslıkta bununla aynı. Burada önemli olan bilirkişiye gitmek.

Her işin bilirkişisi vardır.

Bu bağlamda sizlere tavsiyem kesinlikle kendi alanında uzman profesyonel ajanslar ile çalışmanız olacaktır.

   Ahmet KEREM ALBAYRAK